bugün

entry'ler (26)

27 mart 2022 büyük istanbul depremi

tipik bir boş kehanet daha koleksiyonlarımıza eklendi. artık kehanet çöplüğü leş gibi kokuyor.

hani 27 martta istanbul depremi oluyodu? niye kimse kehanetin tutmamasını konuşmuyor? nasıl, biliyormuymuş imamlar hocalar?

o yüzden her zortlayana, hacıya hocaya inanıp güvenmeyin, biraz akıllı olun. tutmayınca unutuluyor tabi, o kadar unutulanlar arasında bi tanesi şans eseri tutsa aa bildi diyecekler.

antinatalizm

--Antinatalizm'in Çeşitleri--
Antinatalizm, kendi içinde çeşitli kollara ayrılır. Bunlar başlıca Güçlü Antinatalizm(tamamen ürememeyi savunanlar) ve Zayıf Antinatalizm(bazı şartları ve koşulları sağlayamayanların ürememesini savunanlar) olarak ayrılabilir.
Fakat bunların yanında ara görüşlerde mevcuttur. Bunlar Childfree(pragmatik çocuksuzluğu savunan), Denatalist(genetik rahatsızlıkların ürememesini savunan), Promortalizm(insanlığı hızlı ve acısız yok etmenin etik olduğunu savunan) gibi çeşitli görüşlerce savunulmaktadır.

=== Güçlü Antinatalizm ===
Antinatalizm'in bu kolu, üremeyi herhangi bir şarta bağlamadan tamamen reddeder. Güçlü Antinatalizm'e göre, üremek ahlâki açıdan kötüdür ve bencilcedir. Doğacak çocuğun rızasının alınamaması, çocuğun Dünya'da karşılaşması muhtemel acılar ve bunun gibi bir çok problem sebebiyle insanlığın ürememesi gerektiğini savunulur.

Güçlü Antinatalizm, sorun kavramını doğru bir şekilde ele almayışı, var olmayan şeylerden sonuçlar çıkarması, Dünya'yı kendi duygusal penceresinden yorumlaması, insanın biyolojik ve psikolojik yapısını yadsıması ve uygulanabilirlik alanı eleştiri konusu olmuştur.

=== Zayıf Antinatalizm ===
Zayıf Antinatalizm, nüfusu belli bir dengede tutmak ve üremeyi belli koşullar ve metotlarla gerçekleştirmeyi, bu metotların dışında ise ürememeyi savunan Antinatalizm'in bir koludur. Zayıf Antinatalizm'e göre, problem üremeyi tamamen durdurup insanı ortadan kaldırarak değil, insan var iken karşısındaki sorunu kaldırdığımızda çözülür. Bu sebeple Zayıf Antinatalizm, nüfus artışının denetlenmesi ve kontrol edilmesi, çocuk yapmak için belli koşulların yerine getirilmesi; ebeveynlerin belli ekonomik, sağlık ve psikolojik testlerden geçirilmesi, ebeveyn adaylarına hem kendini tanımaları için psikoloji eğitimi hem de çocuk için çocuk eğitimi bilgisi verilmesi, doğan çocukların ve ebeveynlerin yaşama süresince belli dönemlerce psikolojik denetlenmesi, her çocuğun ebeveynlerin ölüm riskine karşı başka aile veya kurumlarca teminat altına alınması gibi metotlarla bu soruna çözüm bulmaya çalışır. Çünkü bu görüşe göre bu konuda çıkış yolu olan tek şey, yaşamın varlığını bu şekilde almak ve sorunun kaynağı olan yaşamın kendisini ortadan kaldırmak değil, içindeki riski mümkün olduğunca yönetmek ve azaltmak için çalışmaktır.

Zayıf Antinatalizm'in sorun kavramını doğru ele alması, felsefi temellerini bilimden ve olgusal gerçeklikten alması, daha çözüm odaklı olması, insan biyolojini ve psikolojisini yadsımayan bir görüş olması, uygulanabilirlik alanının daha olası ve gerçekçi görünmesine yol açmış gözükür.

antinatalizm

antinatalizm kendi içinde farklı yaklaşımlar barındırsa da kabaca olarak zayıf ve güçlü olarak 2'ye ayrılır, aynı pozitif ateizm yada negatif ateizm gibi.
güçlü antinatalizm, tüm insanlığın doğurmaması gerektiğini savunurken; zayıf antinatalizm ise insanlığın sadece belli şartları(ekonomik, psikolojik, eğitim vs,) karşılayan insanların belli denetim ve metotlarla çocuk yapılması gerektiğini savunur.
ben şahsen güçlü bir antinatalistliği doğru bulmuyorum ve savunulan argümanların daha çok duygusal yetersizliklerden ve temeli sağlam olmayan düşüncelerden türediğini düşünüyorum.
ben antinatalizm'in zayıf kolu olan, ancak belli koşulları sağlayan insanların denetimli olarak çocuk yapması görüşünü destekliyorum. çünkü bu görüşüm insanın hem biyolojik hem de psikolojik ihtiyaçlarını yadsımadığı gibi, olaya çözümler getiriyor.

hiç tanımadığı biriyle konuşma isteği

aklıma bile gelmezdi benim böyle bir istek barındıracağım.
normalde son 3 senedir yüzyüze görüşüp konuşabileceğim yada dışarı çıkabileceğim arkadaş sayısı sıfır, bildiğin sıfır. 3 yıldan daha önce de sadece 1 kişi vardı, artık yok. şuanda 1 kişi ile sadece yazışarak arkadaşlık kuruyorum o kadar. yıllardır dışarı hep tek çıkarım, tek yürüyüş yaparım. hiç memnuniyetsizlik duymadım bundan. o duyguyu bilenler bilir, yıllardır yalnızsınızdır ama herkesin yakındığı ve olumsuz hissettiği o yanlızlık duygusunu da tatmamışsınızdır, bu durumda yalnızlık hissetmezsiniz, arkadaş yada ilişki kurmak için çabalamaz hatta aksine bu eylemden kaçarsınız, hal böyle iken kendinizle memnunsunuzdur.

fakat ne oldu bilmiyorum ama son 1 aydır birileriyle sesli olarak konuşasım var. neden böyle bir istek duyduğum üzerine düşününce aklıma; kendi diksiyonumu/sesimi dinlemek ve nasıl konuştuğumu gözlemlemek, karşı insanı dinleme ve anlama becerimi gözlemlemek, konuşurken tutunduğum tavır ve görüşün karşıki insanda nasıl tepki vereceğini gözlemek, birşey konuşurken karşı insandan farklı görüş, fikir, bilgi edinme isteği, konuşma becerimi geliştirme isteği geliyor.
:/

yaşlanmayı düşünmemek

yaşlanma durumuna; elden ayaktan düşme, tek başına yaşamayı artık becerememe haline gelmeden önce yaşama son vermektir. başkalarına gereksiz yere muhtaç olup onların zamanını ve çabasını, dünyadaki kaynakları artık gereksiz yere tüketmek istemeyişin ve yokluğa karışmanın verdiği istektir. değişimin kaçınılmaz o noktasına ve çevreye duyulan saygı.

kendini kandırmak

ilginç ve doğru olmadığını, aslında farklı bir şeyi göstergelediğini düşündüğüm bir kavram, olgu.

Kavrama göre, sanki benim haricimde başka bir ben varmış da ona bilerek yalan söylemişim ve diğer benliğimin bundan haberi yokmuş gibi bir anlam ifade ediyor.
Çünkü "kandırmak" gibi bir kavramdan bahsediyorsak ve ben bir kimseyi kandıracaksam, o kişiye doğru olmadığını bildiğim bir şeyin tersini(doğru olduğunu) söylerim, ve bunu söylerken de söylediğim ifademin doğru olmadığını bilir ve ona yanlış eylemde bulundurma amacı güderim.
Bu halde ben kendi kendimi nasıl kandırabilirim? Kendime, doğru olmadığını bildiğim bir şeyin doğru olduğunu söylersem, buna inanıp eyleme geçecek olan kişi kim? Yine benim. Eğer buna inanarak harekete geçmişsem, bu sefer de bunun doğru olmadığını unuttuğum yada artık buna inanmadığım için, kendi kendimi kandırabilecek bir ben de ortadan kaybolur. Dolayısıyla kendi kendimi kandırmak gibi bir olgudan söz edemem.
Fakat bu kavram aslında şunu göstergeliyor olabilir; sağlıklı düşünememek yada gerçeği düzgün görememek. Bir kişi, başka bir kişiye kendini kandırıyor dediğinde, bu kişinin sağlıklı veya doğru düşünemediği, buna paralel olarak doğru olmayan duyguları ortaya çıkardığını kasteder, kişinin gerçekten kendi kendini kandırdığını değil. Çünkü insan kendi kendini kandıramaz.

tanrı var mı yok mu sorunsalı

tanrı gibi bir kavramın varlığı ve yokluğu konusu olunca, insanın varlık ve yokluk anlayışına göre "yok" olduğu anlamına gelen bir şey. fakat bu yokluk; tanrının bir şey olup evrende olmaması değil, tanrının bir "şey" bile olmamasından kaynaklanıyor. ve tanrı maddesizdir demek, onun olmadığını da söylemektir.

kendi kendine organizasyon

bir şeyler oluşurken/meydana gelirken, bir bilinç yada canlının müdahalesi olmaksızın, bir çok etkiye maruz kalarak oluşan şeyin daha karmaşıklığa yada bir düzene bürünme hali.

mesela yuvarlak su köpüklerinin sıkışmaya uğradığında altıgen gibi bir düzenin oluşması gibi.
görsel

ingilizcesi "self organization"dur

hidrolik kırılma

depremleri tetiklediğine dair bilimsel araştırmalar vardır.

nathan zohner

1997 yılında büyük idaho falls bilim fuarında yaptığı çalışma ile birinci olmuştur.

yaptığı çalışma, "dihidrojen monoksit" adlı kimyasalın yasaklanması gerektiğini belirtiyor. Çünkü yapılan araştırmalarda bu dihidrojen monoksit kimyasalı; asit yağmurlarının ana unsurları olduğu, kanser hastalarının tümörlerinin içinde bulunduğunu, kaza ile yutulması halinde ölüme yol açabildiğini ve erozyona sebebiyet vermesi gibi birçok alanda tehlikeli olduğu gösterilmiş. daha sonra 50 kişide yapılan anket sonucu, 43 kişinin onay verdiğini, 6 kişinin ise kararsız olduğu belirtilmiş.
Ve yalnızca 1 kişi bu kimyasalın "su" olduğunu anlamış. dihidrojen monoksit = h2o = su

bu çalışma, insanların nasıl kandırılabildiği ve bu gibi bilgilerin nasıl sorgulanmadan hızlıca yayılabildiği gösterilmiş.

neden sorusu

genelde dilimizin mantığını anlayamamaktan dolayı sorulma potansiyelini taşıyan ve yanlış bir soruyu da beraberinde getiren bir soru kalıbı. bu yüzden her varlığa "neden" diye sorulamaz. sorulması için önce o varlığın "neden"den ne kastedilmiş ise o olguya sahip olması gerekir. çünkü dilimiz, dünyamızı resmeder ve kavramlar dünyayı değil, dünyamız kavramları oluşturur.

noctilucent bulutu

atmosferdeki en yüksek ve nasıl oluştuğu hala tam olarak bilinmeyen bir buluttur. genelde akşamdan sonra, batmış güneş ışığının aydınlatmasıyla görülür. normalde her bulut, yeryüzünden ortalama 0-14 km yüksekliklerinde bulunurken(troposfer), bu bulut cinsi yeryüzünden 50-80 km yüksekliklerde, mezosfer de görülür! burası uzay boşluğunun sınırlarında yer alan, atmosferin en soğuk bölgesidir.
görsel


oluşumlarına dair birçok hipotez vardır. ilk kaydedilmiş gözlemi endonezya'da patlayan bir yanardağ sonrasında görüldüğü için yanardağın püskürttüğü küller neticesinde oluştuğu düşünüldü. fakat yanardağ artık aktifliğini kaybettikten çok sonraları da görülmeye devam etti ve bu görüş terk edildi. daha sonraları ise kuyruklu yıldızlardan yada meteorlardan da oluşabileceği düşünülmüştür. küresel ısınma ile de bağlantılı olduğu sanılmaktadır. 2007 yılında nasa, inceleme için "amaç" ismini verdiği bir uydu yollamıştır.

circumzenithal arc

gökkuşağının ters halidir. gökyüzüne baktığınızda sanki size gülümsüyormuş algısı oluşturur. sirrostratüs bulutunun özelliğidir.
görsel

circumzenitha arc(cza), çapları bir milimetreden küçük altıgen plakalar şeklindeki saydam buz kristallerinden oluşan sirrostratüs bulutunun içinden güneş ışığı geçtiği zaman görülür. bunun oluşabilmesi için bulut içindeki kristallerin altıgen biçimde olması ve geniş yüzeyleri çok az yatay düzende olması gerekir. fakat bu kristaller, oluştukları sıcaklık ve neme bağlı olarak birçok farklı şekilde ve boyutta olabildiğinden dolayı her zaman görülmezler.
kristaller tam gereken konumda olduğu zaman, güneş ışığı kristal plakanın üst düzeyinden girip yan yüzeylerinden birinden çıkarken güneş ışığının her bir dalga boyu yön değiştirir, kırılır. bu kırılma sonucun da böyle gözükür.
(bkz: sirrostratus)

dilatasyon

yapının kendi ağırlığından yada oturduğu zeminden kaynaklanan çökmeleri önlemek, zararlarını azaltmak ve düşey hareketlerinin yapının tamamına yayılmasını önlemek amacıyla yapılan derzlere denir.
görsel

antioksidan

hücrelerimizdeki serbest radikal olarak adlandırılan hasar yapıcı molekülleri temizleyerek/engelleyerek hücre hasarını önlemeye yardımcı olan molekülleridir.

tükettiğimiz besinler, hücresel olaylar, hava kirliliği gibi geniş sebeplere bağlı durumlar vücudumuzda "serbest radikal" dediğimiz molekülleri meydana getirirler. bu serbest radikal molekülleri kararsızdır ve kararlı yapıya ulaşmak için çevresinden elektron almaya çalışır. hücredeki diğer moleküllere saldırarak onlardan elektron koparmaya ve böylece kararlı hale gelmek ister, fakat diğer hücrelerin elektronlarını koparıp onlara zarar verdiklerinde o hücreler de serbest radikale dönüşür ve saldırgan hale getirirler ve bu böyle zincirleme olarak artar ve hasarı büyütürler.

antioksidanlar ise elektron arayan serbest radikallere istedikleri elektronu verir ve kendilerini feda ederler, böylece hücre ve diğer yapılar serbest radikallerce zarar görmez.

görsel

insanın her şeye alışması

insanın nörolojik özelliklerinden sadece biri.
(bkz: neuroplasticity)

tesadüf

çoğu zaman yanlış anlaşılan bir kavramdan birisidir. cinaslı safsatalara(fallacy of equivocation) bolca görülür.

antinatalizm

çocuk yapmamayı, ürememeyi savunan görüştür.

tanrı kaldıramayacağı taş yaratabilir mi

tanrı kavramıyla çelişen bir soru.
(bkz: üzerine konuşulamayan konusunda susmalı)

lehman sismometresi

basit yapısı ve ucuz elektronik donanımı sayesinde, biraz mekanik ve elektronik bilen çoğu kişinin yapabileceği bir sismometredir. içinde zor ve pahalı bir parça bulunmaz ve yapımın niteliğine ve duyarlılığına bağlı olarak yüzlerce kilometre ötedeki depremi algılayabilir.